Dünyanın ürettiği gelir ve biriktirdiği servet açısından bir sorunumuz yok. Benim kaba hesabıma göre kişi başına yılda 11 bin dolar üretiliyor. Mevcut kullanılan tanıma göre dünyada hiç yoksul kalmayacak kadar para var. Dünya Banka’sının pek bir mütevazi olan aşırı yoksulluk (extreme poverty) tanımı, günde 1,90 dolardan, yani yılda 693 dolardan fazla kazananı yoksulluktan çıkmış sayar. Biraz daha zorlasa, hiç para kazanmayanları da yoksul tanımından çıkarmak mümkün. Bir çeşit nirvanaya ulaşmış insanlar kitlesi diye. İstatistik biraz böyle; tanımı değiştirirsen herkes rahat edebilir.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının 10 no’lu olanı eşitsizliklerin azaltılması başlığını taşır. En önemli amaçlardan birisi. Dünya’nın karar vericileri bu amaç için çalışmayı taahhüt etmişlerdir. Davos gibi özellikle “en eşitsizlerin” buluştuğu toplantılarda, eşitsizliklerle mücadele konuları daima gündemdedir. Sorunun asıl muhatapları ise bu mühim konuşmalardan habersiz olarak, yılda 693 dolar kazanıp yoksul olmaktan kurtulmaya çalışırlar.
Ne var ki, karar vericilerin yoğun gayretlerine rağmen eşitsizlikler hemen her boyutta inatla artmaya devam ediyor; insanlar arasında, ülkeler arasında, cinsiyetler arasında, şirketler içinde…
İnsanlar arasında. En zengin 26 insanın serveti dünya nüfusunun yarısına, yani 3,8 milyara bireyinkine eşit. Nüfusun yüzde 1’inin serveti, kalan yüzde 99’unun toplamının iki katı kadar. Nasıl bir dünya sistemi böyle berbat bir sonuç yaratabilir. Elle tasarlasan, yapay zekalara kurgulatsan yine olmaz, mucize, insanın inanası gelmiyor. Türkiye’de de nüfusun yüzde 1’i servetin yüzde 40’ına sahip. Nüfusun on binde birinin yerel bankalardaki mevduat toplamı, milli gelirin yüzde 40’ını aşıyor. Benim “zihin zehirleyici” (mind poisioner) dediğim “ yüzde 20’lik dilimlere göre gelir dağılımı” analizleri nihayet sahneden çekilmeye başladı. On yıllar boyunca gelir eşitsizliğinin vahim durumunu gizleme işlevini gördükten sonra.
Ülkeler arasında. En zengin ülkedeki kişi başına gelir en yoksul ülkedekinin 102 katı. Bildiğiniz gibi toprağın altından çıkanlar insanlığın değil o sırada, o toprağa kim hakimse onun malı sayılır. Tıpkı bebek piyangosu gibi; sınırda bekleyen Suriyeli bir göçmen kadının mı karnına düşmüşsün, şu 26 kişiden birinin veya sıradaki CEO’nun eşinin karnına mı. Düştüğün rahim kaderindir. Doğduğunda karşında “Suriyeliler gi-de-cek” yazıları mı olacak, etrafında bakıcılar ordusu mu ?
Şirketler içindeki durum aynı. Son 40 yılda ortalama bir işçinin reel ücreti yüzde 12, meşhur CEO’nun ücreti yüzde 940 artmış. Bu bir ABD istatistiği. Türkiye için aradım bulamadım. Bulan, bilen varsa, paylaşırsa sevinirim. Mevcut gelişme temposuna göre kadın ve erkek gelirlerinin eşlenmesi için ise 150 yıl gerekiyormuş. İnşallah o günü hep beraber kutlamak nasip olur.
Eşitsizliklerle mücadele, dünyanın, ülkelerin ve birçoğumuzun iç huzuru için çok gerekli. Aslında mevcut “mucize” dünya sisteminden, az biraz fedakarlık edebilsek çözüm de hemen gözümün önünde zaten. Yani, mesela 26 ailenin servetinden 3 er milyar doları kendilerine bıraksak, ki bununla hayat standartlarını sürdürebilirler diye tahmin ediyorum, geriye kalanı da yılda 693 doları geçmeye çalışanlara dağıtsak meselenin büyük kısmını halletmiş oluveririz. Oxfam yüzde 5 oranında servet vergisi alınsa 2 milyar insan yoksulluktan kurtulabilir diye hesaplamış.
Adım servet düşmanına çıkmasın, dünyanın düzenine de daha fazla karışmayalım deyip bu yazıyı bitireyim. Aşağıda eşitsizliklerle ilgili göz atabileceğiniz 3 kaynak var. UNDP İnsani Gelişme Raporu, yeni nesil eşitsizlikleri de fark etmek açısından ayrıca değerli.
https://hdr.undp.org/content/human-development-report-2019
https://www.credit-suisse.com/about-us/en/reports-research/global-wealth-report.html