“Business and Human Rights” haftalık bir bülten. Dünyanın her tarafından şirketlerdeki insan hakları ihlalleri ile ilgili konuları paylaşıyor. Zaman zaman Türkiye’deki şirketler de radara takılıyor. Bazıları iddia düzeyinde olan, bazıları kanıtlanmış hak ihlalleri.
Şimdi, benim not etmek istediğim ise önceki bir “matters” yazısı ile de bağlantılı kısmı. Dijital ikilemlerden bahsetmiştik; bir ürüne para vermiyorsan ürün sensindir demiştik, sosyal medya ortamlarının manipülasyona nasıl açık hale geldiğinden, küresel dijital şirketlerin insanları yönlendirme gücünden söz etmiştik.
Bu bağlamda bültende son sıralarda gözüme çarpan birkaç haberi özetledim; bir bakar mısınız:
İsrail hükümetinin UNRWA’yı (Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı) yıpratmak amacı ile Google’dan yoğun reklam satın aldığı iddia ediliyor. Arama motoruna UNRWA yazanlar İsrail Hükümeti’nin yönettiği bir sayfaya yönlendiriliyor. Sayfada UNRWA’nın güvenilmez olduğu, Hamas ve terör örgütleriyle bağlantılı olduğu gibi çarpıtma bilgiler yer alıyor. Arama motoruna UNRWA ile ilişkili olarak yazılan 300 kelimenin yüzde 44’ünde yönlendirme İsrail Hükümeti sitesine yapılıyor. Bir Google çalışanı İsrail tarafından yönlendirilen başka birçok kampanya olduğu bilgisini veriyor. Şikayetler durumu değiştirmiyor.
Aynı dönemde Gazze savaşında Yapay zeka teknolojileri kullanılarak insan hakları ihlalleri yapıldığına dair yayınlanan 2 raporda AI şirketleri suçlanıyor. Yüz tanıma yazılımları ile birleştirilen bu yapay zeka programları İsrail ordusunda yaygın şekilde kullanılıyor. Bombalama noktalarının belirlenmesinde, kalabalık içinde vurulacak kişilerin seçiminde yapay zeka şirketlerinden hizmet alınıyor. Şirketler ise suçlamalar karşısında sessiz.
İngiltere’de aşırı sağcılar X ,Telegram, Instagram ve Facebook’u kullanarak göçmen düşmanı, ırkçı ve islamofobik haberler yayıyor. Haberler şiddet içeren sokak hareketleri başlatıyor. Aşırı sağcılar polisle çatışıp, azınlık gruplara, sığınmacılara saldırıyor; camileri ve mülteci yerleşimleri ateşe veriyorlar. Olayları başlatan yalan habere göre ise mülteciler 3 İngiliz kızına saldırmışlardı. Bir yerlerden çağrışım yapıyor olabilir size de.
Bu arada not edeyim. Bugün dünyanın her yerinde sığınmacılara ve azınlıklara karşı tutum siyasi turnusol kağıdı. Solculukla mülteci düşmanlığının eşlenebildiği tek ülke Türkiye kaldı.
Hindistan Sivil Gözlem grubu (CWI) Meta’yı son Hindistan seçimlerindeki içerik yönetimi konusunda eleştiriyor. Müslümanları, kadın hukukçuları, gazetecileri,aktivistleri ve marjinal grupları hedef alan yalan haberlerin ve şiddet içeriklerinin yaygınlaşmasına imkan verdiği belirtiliyor. Hazırlanan rapora göre Hindistan seçim yasalarını ihlal eden 65 milyon etkileşim var. Facebook’ da yayınlanan İslam düşmanı videolar 90 gün içerisinde 35 milyon kez izlenilmiş.
Alt yüklenici konusu iş dünyasının insan hakları ihlalleri konusundaki en büyük sorunu. İki yüzü var; küresel şirketler daha az karlı ve emek yoğun olan işlerini alt yüklenicilere veriyorlar. Sendikacılık dilinde taşeron olarak adlandırılan şirketlere. İyi yanı işlerin tabana yayılması olabilir. Öbür yanında ise çalışan sorunlarını olabildiğince başka şirketlere transfer etmek bulunuyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki çalışan sorunları ise insan hakları açısından en gri alanı oluşturuyor. Yani risk kısmen dışlanıyor.
Uluslararası af örgütü, Amazonun Suudi Arabistan’daki depolarında çalışan Nepalli işçilerin uzun süreli hak ihlallerine uğradığını tespit ediyor. Alt yüklenici şirketler tarafından istihdam edilen işçiler ücret kesintileri, işyeri şiddeti, aşırı performans hedefleri koyulması, işe alımda komisyon istenmesi gibi BM standartlarının tamamen dışından olan pek çok muamele ile karşılaşıyor. İşçilerin ülkelerine dönüşü de engelleniyor. Bu haberin iyi tarafı Amazon’un kendi iç denetimini yapıp aynı sonuca varmış olması. Durumu düzeltecek yeni kuralları uygulamaya başlıyor.
Bir başka sefer Türkiye’deki ihlallere değinmek üzere…