Birleşmiş Milletler Kalkınma Pogramı (UNDP) 2023-2024 Küresel İnsani gelişme raporunu “Tıkanıklığı aşmak” (breaking the gridlock) başlığı ile yayınladı. Hazırlık sürecine benim de minik bir katkım olan raporun başlığı UNDP’nin nazik konumuna ve diline çok uygun. Ben olsam kilitleri kırmak diyebilirdim. İnsani Gelişme -kalkınma değil- raporları aslında dünyada kalkınma meselesine bakışta köklü bir değişikliğin kurumsallaşmasını sağladı. Bu nedenle tarihsel bir öneme sahip. Uzun süre ekonomik büyüme, Gayrı safi milli hasıla (GSMH) artışı üzerinden konuşuldu. UNDP, Amartya Sen gibi iktisatçıların başlattığı kalkınmayı insan üzerinden konuşmak girişimini kalıcı bir küresel ölçeğe dönüştürdü. Söz konusu olan insani gelişmedir, kalkınma değil. İnsani gelişme insan kapasitesinin geliştirilebilmesidir. Böylece 34 yıl önce oluşturulan endeks yaşam standardını, sağlıklı yaşamı ve eğitimi esas alarak insani gelişmeyi küresel çapta ölçmeye, büyüme konuşmalarını da bu eksene kaydırmayı büyük ölçüde başardı.
Satın alma gücü paritesine göre kişi başına gelir, doğumda beklenen yaşam süresi ve ortalama eğitim süresi insani gelişme endeksinin (İGE) verilerini oluşturdu. Süreç içerisinde İGE, yeni küresel sorunları izleyen destekleyici endekslerle zenginleştirildi. Toplumsal cinsiyet, eşitsizlikler ve en son olarak da iklim değişikliğini adresleyen gezegensel baskılar rapora eklendi.
Türkiye ilk İGE’den bu yana konumunu en çok ilerleten ülkelerden birisi oldu. Bu yeni raporda da bir öncekine göre 3 sıra ilerleme göstermiş. Şimdi 45. Sırada. Aslında farkların bindelik rakamlarla oluştuğu endekslerde birkaç basamak istatistiki olarak anlam taşımaz. Ama, Türkiye’nin en tepedeki ”çok ileri insani gelişme” diye tanımlanan ülkeler grubundaki yerini sağlamlaştırmış olması önemli. Türkiye’nin performansını endeksi oluşturan bütün verilerde sağladığı gelişmeler sağlıyor. Yine de ekonomik büyüklüğü açısından ilk 10 arasına girmeyi hedefleyen bir Ülkenin insani gelişme açısından 45. Sırada olmasını yeterli bulamayız. Daha ileriye gitmek için ise özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği konusu ilk hedef.
Toplumsal cinsiyet eşitliği açısından insani gelişmemiz 18 sıra geriliyor, 63. Sıraya iniyor. Biraz daha deştiğimizde ise, bizim de İNGEV’de özellikle son 2 yılda çok yoğunlaştığımız kadının ekonomik olarak güçlenmesi meselesine odaklanmak ihtiyacı kendini yine gösteriyor.
UNDP raporları zaman içerisinde bir istatistik çalışma olmasının çok ötesine çıktı. Dünyanın durumunu, sorunlarını ve gelişme doğrultularını gösteren vizyon belgeleri haline dönüştü. Son 3 rapor özellikle karşı karşıya kaldığımız küresel sorunları değerlendirdi. Geleneksel eşitsizliklerin altı çizilirken, yeni nesil eşitsizliklere dikkat çekildi. Antroposen -insan- çağının nasıl bir iklim felaketine yol açmakta olduğu anlatıldı. Yaygınlaşan çatışmalar, zorunlu göçler, salgınların da eklenmesi ile nasıl bir belirsizlikler kompleksi içine düştüğümüz konusunda uyarılar yaptı. 2023-2024 raporu ise yeni bir dönem başlatıp çözüm yollarına odaklanıyor. Raporun nazik başlığı da bu yeni döneme işaret ediyor: Tıkanıklıklar nasıl aşılacak ?
Raporun başlığında cevabın yönü de gösteriliyor; Dünyadaki işbirliğini yeniden şekillendirerek, üç ana alanda çalışarak tıkanıklıklar aşılabilir; İlki insan eylemliliği, yani insanların kendi geleceklerini belirleyebilme yeteneğinin ve insiyatifinin güçlendirilmesi. İkincisi siyasi kutuplaşmanın, popülizmin ve güvensizliğin aşılması. Üçüncüsü düşük gelirli ülkelere yönelik yardımların sistemleşmesi
Ben özellikle insan eylemliliğini -human agency-, insanların kendi hayatlarını ilgilendiren konularda karar verme yetkinliği ve yetkisinin artması konusunu belirleyici görüyorum. Ancak raporda demokrasi ikilemi diye belirtilen ağır çelişki buna ciddi bir engel. Yani, çoğunluk teoride demokrasiden yana ama oyları otoriterlere gidiyor. Böylece insan eylemliliğinin de önü tıkanıyor. Aslında siyasetle sınırlanamayacak kadar genel bir davranış kültürü meselesi. Hemen bütün organizasyonlar tepeden aşağı inen bir hiyerarşi ile çalışıyor; şirketler CEO efsaneleri le bezenmiş durumda. Otoriterlik sistemin ve bireyin içine işlemiş.
Bir mucize çözüm önermek benim kabiliyetlerim arasında değil. Sadece aklıma şairin o ünlü dizeleri geliyor; Yani çözümü “onların bir şafak vakti karanlığın kenarından, ağır ellerini toprağa basıp doğrulmalarına” bağlayan dizeler. Bir nevi kilitleri kırmak meselesi.
Şairin teorisini bir yana bırakırsak, İnsani gelişmeyi , insani gelişmenin farklı unsurlarını misyon edinmiş, günlük siyasi pratiklerin esiri olmamış güçlü sivil toplum kuruluşlarının oluşması insan eylemliliğini güçlendirmek için anahtar bir rol oynayacaktır.
İGE 34. yılında. Bu uzun sürede bazı sorunlar daha ağırlaştı. Kutuplaşma, yeni nesil eşitsizlikler, insan eylemliliği gibi konular Ülkelerin “çok yüksek insani gelişme bölgesi” içinde sınıflandırılmasına şimdilik etki yapmıyor. İşte endekslerin geleneksel ikilemi budur; bir trend oluşturmak için kullandığı değişkenleri sabit tutmak veya trendi bozmak pahasına güncel bir kavrayış sağlamak için yeni değişkenler eklemek. Önümüzdeki yıllarda bu husus bir teknik tartışma konusu olmaya devam edecek.
Seçim sıcaklığından geçtiğimiz bu dönemde bütün siyasi partilere İnsani Gelişme raporunu incelemelerini ve kendi programları ile karşılaştırmalarını hararetle öneriyorum