Geri

20%

Yüzde 20 meselesinin yaygın bilinen bir kökeni Pareto ilkesidir. “ İşlerin yüzde 80’nini çalışanların yüzde 20’si yapar; satışların yüzde 80’ini müşterilerin yüzde 20’sine yaparsın” şeklinde hemen her alanda örneklenebilecek bir azın etkinliği formülüdür.  Özel hayat dahil hayatın her alanında az çok bir karşılığı bulunur.

 Gelir dağılımı konusundaki yaygın haberdarlık da yüzde 20’lik gruplara dayanır. Bu yakınlarda TÜİK Gelir ve yaşam koşuları araştırmasının 2023 sonuçlarını açıkladı.  Yine, bu yüzde 20’lik gruplar esas alınarak yorumlar yapıldı. En yüksek gelirli yüzde 20 nüfusun payı en düşük yüzde 20’ye göre artmıştı. Yani gelir dağılımında eşitsizlik büyümüştü.

 Ben çok kullanılan iki istatistik kavrama “zihin zehirleyici” (mind poisioner) adını taktım; birisi ortalama (mean,average,per capita ),diğeri ise bu yüzde 20’lik gruplar. Şimdilik ikincisinden bahsedeceğim. Gelir dağılımını yüzde 20’lik gruplar üzerinden düşünmek  gerçek eşitsizliği  normalleştirerek gizler. Böylece de zihnimizi enfekte eder. İçinde bulunduğumuz “küresel paylaşım” sistemi öyle berbat sonuçlar üretip, geliri ve serveti, o kadar az sayıda insanın elinde topladı ki, bırakın yüzde 20, binde 1 diye incelemek bile bazen gerçek eşitsizliği anlamaya yetmez.

 Gerçek durumu birazcık daha iyi anlamak için  yüzde 5’lik nüfus gruplarına göre gelir dağılımına bakmak istedim. TÜİK araştırmasının bir yerinde bu kırılımda da veri paylaşılmış. Ama, orada da benim için imkansız bir aritmetik problemle karşılaşıp çözemedim.

 TÜİK’e göre geliri en düşük olan yüzde 20’lik grubun ortalama fert geliri yıllık 45,407 TL (ayda 3783 TL, bozdur bozdur harca) .Ancak,geliri en düşük olan yüzde 5’lik dört nüfus grubunun (yani topladığınızda en düşük yüzde 20’yi oluşturması gereken) hiçbir parçasının geliri bu rakama  da ulaşmıyor. Bu aritmetiği çözüp de paylaşan olursa sevinirim.

Neyse, yazıyı daha fazla sıkıcı hale getirmeden asıl meseleye döneyim.

 Oxfam’ın son küresel raporuna göre Dünyanın en zengin 2.153 kişinin elinde bulunan servet, 4,6 milyar kişinin toplam servetinden fazla. Evet, 8 milyar insanın yaşadığı dünyada, yüzdeye bile gelmeyecek 2,153 kişi. Bir yılda oluşan küresel servetin yüzde 82’sinin dünya nüfusunun sadece yüzde 1’lik kısmını oluşturan zenginlere gittiği hesaplanmış. Credit Suisse’nin Türkiye’deki servet dağılımına yönelik raporuna göre ise Ülkemizdeki servetin yüzde 40’ı nüfusun sadece yüzde 1’lik kesiminin elinde olduğunu yazmıştım.

Eşitsizlik böyle vahim bir hal almışken, yüzde 20’ lik gruplara göre gelir dağılımı konuşmak  gerçek durumu  gizlemeye yarıyor.  TÜİK’e göre en düşük yüzde 20’nin ortalama geliri ile en üst arasındaki fark sadece 9,2 kat. Evet kötü ama, yukarıdaki bahsettiğim binlerle ölçülebilecek farklara göre de gayet tolere edilebilir.

Beyinlerimizi enfeksiyondan kurtarmak için bu yüzde 20 işinden vazgeçmek ve gerçeği açığa çıkaracak analizlere dönmek gerekir. O zaman bölüşüm konusunda daha radikal olmanın nasıl acil bir konu olduğunu görebiliriz.  O zaman sürdürülebilir kalkınma amaçlarının 10 no’lusu olan eşitsizliklerin azaltılması konusunda patinaj yapmaktan çıkıp, bir ilerleme sağlayabiliriz.

 Aslında öyle büyük büyük aksiyonlara da gerek olmayabilir. Mesela Oxfam hesaplamış ki, milyarderlere uygulanacak yüzde 5’lik vergi yılda 1,7 trilyon dolar sağlayabilir. Bu da 2 milyar insanı yoksulluktan kurtarmaya yeter. Ayrıca, söz konusu  milyarderler de bu kadar kayıpla yoksullaşmazlar.